«عقب گرد ترکیه از اصلاحات و آزادی های دمکراتیک»

مصاحبه زیر با آقای محمد آلتان در مورد عقب گرد ترکیه از اصلاحات و آزادی های دمکراتیک (روزنامه رادیکال چاپ استانبول) بنظر من بسیار آموزنده است. آقای آلتان که از لیبرال دمکرات های سرشناس ترکیه است، در سه – چهار سال اول حکومت حزب عدالت و ترقی ترکیه (آ.ک.پ.) طرفدار سیاست های این حزب در مورد اصلاحات بود. اما انتقادات او از حزب حاکم و نخست وزیر رجب طیب اردوغان بطور روز افزون بیشتر شده است. در این مصاحبه آقای آلتان بیشتر در مورد محدودیت روز افزون آزادی مطبوعات و سانسور و خودسانسورصحبت میکند و میگوید حکومت تحمل افراد مستقل و منتقد در مطبوعات را ندارد. بنظر محمد آلتان تا زمانیکه کنترل اوضاع در دست ارتش و کمالیست ها بود طرفداران اردوغان دم از آزادی میزدند اما حالا که همه کنترل مملکت و در ضمن مطبوعات (حتی از طریق مالی و نفوذ کنترل غیر مستقیم رسانه های خصوصی) را به دست گرفته اند موضوع آزادی های دمکراتیک و اصلاحات از دستور کار آنها خارج شده است. ارتش بی تاثیر شده است. حالا سیاسی هائی  بر سر کار آمده اند که کار قبلی ارتشی ها را میکنند و بنظر آنها در این شرایط  دیگر نیازی به آزادی ها و اصلاحات نیست.

بخش کوچکی از مقاله را به ترکی ترکیه در زیر میخوانید. برای خواندن تمام مطلب لطفا لینک پایانی را کلیک کنید.

‘MEDYANIN DÜĞMESİNE BASAN VARSA BUNUN TEK PARTİ REJİMİNDEN NE FARKI VAR’

– Hangi konular yazılmıyor?

Örneğin, Şike Yasası. Vicdan sahibi, ilkeli bir insanın kabul edebileceği bir şey değildi. Van’da 70 bin kişi hâlâ bu soğukta çadırlarda yaşıyor.

“Yeni Türkiye” propagandasıyla uyuşmayan her tablonun gündemdeki yeri düşüyor. Milletvekillerinin emeklilik maaşlarının artırılmasından ziyade, düzenlemenin çok sinsi bir şekilde gece yasalaşması yine gündemden düşürüldü. Mesela Deniz Feneri bir tabudur… Hrant Dink cinayetinin 5 yıl süren dava seyri, bu konuda üstünde şüphe olan bütün bürokratların terfi ettirilmesi ya da iktidar partisinden siyasete atılması… Bunların üzerine gidilmesini istemeyen bir ileri demokrasi olabilir mi?

Uludure’de Türkiye tarihinin en trajik olaylarından birini medya görmezden gelebildi. Bu çok ürkütücü bir şey. Katliam 21:30’da olmasına rağmen basın ertesi gün saat 12’ye kadar sustu. Basın, kendiliğinden mi sustu, yoksa biri talimat mı verdi? Bu talimatı kim verdi? Belli ki birisi düğmeye bastı. Demek ki biri, Türkiye medyası için düğmeye basabiliyor. O zaman, bunun tek parti rejiminden ne farkı var?

– Düğmeye kim bastı?

Ya siyasettir ya da askerdir. Asker arka plana geçtiğine göre, bu en azından siyasetin sorumluluğu altında.

‘GAZETE YÖNETİMİNE SİYASETÇİYE BİAT EDENLER GELİYOR’

– Tam burada soralım, bahsettiğiniz biat kültürü nasıl somutlaşıyor?

Pek çok gazetede, gazetecilik ilkeleri değil, siyaset geçerli. Siyasetçiye biat edenler yönetime geliyor. Geriye kalanların da, hoşa gitmeyen bir şey yaptıklarında nasıl sindirildikleri ortada.

Şunu söylemek doğru olacak: Basının işleyişi değişmedi. Daha önce nasılsa aynı şekilde devam ediyor. Sadece eskiden o sistemi askeriye kendi lehine işletirken şimdi siyasal iktidar yönlendirmekte… Ama tüm bunları, basının finansmanını konuşmadan berraklaştıramayız.

‘GAZETELER NÜFUZ TİCARETİYLE PARA KAZANIYOR’
– Konuşalım o zaman, basın finansmanını nereden kazanıyor?

Basın, parasını halktan veya habercilikten kazanmıyor. Gazeteler, satış fiyatlarının çok üstünde maliyete sahip. Para daha ziyade nüfuz ticaretinden ve ilandan kazanılıyor. Parayı gazetecilikten kazanamayınca oyunun kuralını parayı veren belirliyor. Bu da gazeteciliği öldürüyor ve talimat gazeteciliği devreye giriyor… Bu gazetecilik de, besleme basının varlığını pekiştiriyor. Çünkü talimat gazeteciliği, saygınlığı ve tutarlılığı yok ediyor. Gerçek gazetecilik olacaksa, medya ilkelerine göre hareket edeceksin, askere veya siyasete göre değil.

‘SİYASİ BASKIYLA İLAN TOPLANIYOR, GERÇEK TİRAJLAR SAKLANIYOR’

– Maliyet ve satış arasındaki farkı kim, nasıl ödüyor?

Ya başka bir iş alıyorsun ya da siyasi baskıyla ilan topluyorsun. Yani, satış aracılığıyla halk ödemiyor. Türkiye‹de reytingler konuşuluyor ama gazete tirajları sorgulanmıyor. Gerçek satışlar ile gösterilen tirajlar gözetildiği zaman bir zarar ortaya çıkıyor. O zararı kim, neden ödüyor… Bu soruyu araştırmak gerek… O zaman yaşanan berraklaşır…

– “Siyasi baskıyla ilan toplamak” ifadesini açar mısınız?

Bir medya mecrasına normalde ilan vermeyecek olanların ya da iktidarın manyetik alanında olanların mecburen verdiği ilanları kast ediyorum. Ziyan, böylece finanse ediliyor…

via Mehmet Altan: AKP’ye yakın gazeteler siyasi baskıyla ilan topluyor! / Türkiye / Radikal İnternet.



دسته‌ها:رنگارنگ